Çakıl taşlarıyla dolu bir yolda çıplak ayakla yürümek gibi hayat.
Acı çekmeyi göze almadıkça, olduğunuz yerde giderek yalnızlaşırsınız.
Gerçekleşmesi mümkün olmayan zamanlarda rüyalarda buluşurduk seninle,
Belki de hiç gelmeyecek olmandandı, rüyalarıma bu kadar sık gelişin…
Ölümden bu kadar korktuğu için mi sevmez insan geceleri?
Yoksa yalnızlığını yüzüne vurduğu için mi?
Gündüzün ışıkları altında kendini yalancı kalabalıklara atar insan,
Yalnızlığını örtmek için,
Gecenin karanlığında,
odanın tam da ortasında,
yere çömelmişken,
kendinle baş başa,
dışarıda yağmur da yoksa eğer,
ya da bir ses,
işte o zaman yalnız olmak mıdır acıtan?
yoksa ölümvari bir havanın kokusunu almak mı?
İnsan kendini sever mi?
Yoksa sevmek zorunda mı hisseder?
Kendini seviyorsa eğer,
neden baş başa kalmaktan kaçınır durur kendinden?
Bir başka ses, neden bu kadar rahatlatır içini -insanın?
Yaşla bir ilgisi olabilir mi tüm bunların?
İnsan yaş aldıkça,
ölümün kokusu daha da belirginleştikçe,
geceler daha mı yakın gelir?
Yoksa gündüzleri de burna gelen ölüm kokusu, günün ışıltısını mı örter?
Ölü insanlar görüyorum,
hayatlarından vazgeçmiş,
hayallerini rafa kaldırmış,
geçmişinden kopmuş,
yaşadıklarını unutmuş,
kalbi kurumuş,
Yalnız insanlar görüyorum,
mutlu olduklarını sanıyorlar,
gidiyorlar olmadık zamanlarda,
dost değil, anı biriktiriyorlar,
gelecek değil, geçmiş inşa ediyorlar,
Düşünceli insanlar görüyorum,
kendi içinde boğulan,
hep kendilerine isterken,
dışarıya kapalı kalan,
Donuk insanlar görüyorum,
suskunluğu benimseyen,
beklemeyi hareket etmek sanan,
hayat ışıklarıyla beslenip,
çevresindeki tüm ışıkları emen,
Seven insanlar görüyorum,
giden,
gitmeyi, kalmanın ötesinde gören,
Cesur insanlar görüyorum,
ölümü yaşama tercih etmiş,
kalabalıklar arasında yalnızlığına gömülmüş,
düşüncelerinde kaybolurken, donup kalmış
sevdiğini sanarken, sadece tüketmiş.
Kendini sandığından hep farklı yaşayan, hep farklı görünen!
Bazen söylenecek çok fazla söz yoktur. Gözlerini kapatmalı, sadece dinlemelisin Barış’ı!
Hatırlarım bugün gibi sessiz geçen son geceyi
Başın öne eğik bir suçlu gibi bana verdiğin hediyeyi
İki küçük kol düğmesi bütün bir aşk hikayesi
İki düğme iki ayrı kolda bizim gibi ayrı yolda
Akşam olunca sustururum herkesi her her şeyi
Gelir kol düğmelerimin birleşme saati
Usul usul çıkarır koyarım kutuya yan yana
Bitsin bu işkence kalsınlar bir arada
Heyhat sabah gün ışıldar yalnız gece buluşanlar
Yaşlı gözlerle ayrılırlar düğmeler gibi
Bizim gibi bizim gibi ayrılırlar bizim gibi ayrılırlar
Bazen susuyorum diye yola çıktım, baktım ki sonra hep susuyorum.
Konuşsam ne çare, susmak daha az ızdırap veriyor.
Hayatı trambolinde zıplar gibi yaşıyoruz.
Kendimizi bir an havada buluyoruz,
sadece saniyeler sürüyor..
Gözlerini kapa, gönlünü aç ve doğayı izle!
Doğada gürültü yok, kızgınlık yok, tembellik yok, gereğinden fazla yok.
Bunlar insanda var!
Söyle! En son ne zaman tanımadığın birine içten bir gülümseme gösterdin?
ya da yarını düşünmeyi, planlamayı bırakıp, şu anda yaşamanın tadını çıkarttın?
Üzgünüm dostum! Çok üzgünüm ama farkında değilsin.
Doğru bildiğin her şey seni dört duvarın içine alıyor,
Sen özgür olduğunu düşündüğün zamanlarda dahi oyunun bir parçasısın.
İnsanları, toplumları ya da insan yapımı şeyleri örnek almayı bırak!
Çok geniş bir hayvanat bahçesi dünya!
Sanıyoruz ki her şey doğal,
Karnımız doyuyor,
Eşlerimiz hemen yanımızda,
Bizi yönetenler çok yardımsever!
Aslında her şey bizim doğal ortamımızda, doğal yaşamımızda olmadığımızı farketmemememiz için!
4 duvar arasında kendimizi özgür ve mutlu zannediyoruz!
Doğaya bak dostum!
Özgürlük orada, doğru olan orada!
Hayatta her şey olması gerektiği gibi ilerliyor.
Herşey güzelken başarılı ve mutlu sensin!
,
İşler tersine döndüğünde suçlu olan hayat ya da başkaları,
Ayağa kalk, tırman! Terlemeden, düşmeden, ağlamadan ulaşamayacaksın zirveye…
Hayat en güzel sürprizlerini, en zor zamanlara saklar..
Hayatı bir yay misali düşün, en başarılı atışlar, en gergin çekişlerden sonra gerçekleşir,
Eğer hedeflerin büyüyor, hayallerin artıyorsa, yayın gerginleşmesine de hazır ol.
İşler zorlaşmaya, sıkıntılar oluşmaya başladıysa kutlarım, hedefine yaklaşıyorsun demektir!
Bazen çok özlüyorum,
Günler geri getirilemez belki ama yeniden yaşanabilir,
Ama insan bazı hisleri kaybedince içinde,
İşte o zaman eksik olduğunu hücrelerine kadar hissediyor insan
Bazı ödüller çok ağır,
Sanki çok güzel gibi görünür ya dışarıdan,
Aslında neler vermişsindir içinden, en derinlerinden…
Gitti…
Hiçbir şey demeden gitti,
Belki bir kelime dahi hafifletebilirdi yükümü,
Ama hiç bir şey demedi,
Gitmesi gerekiyordu belki de, bilmiyorum…
Gördüm -onu-
Duydum -sesini-
Sevgim -gülüşünü-
Yaşadım -sevgisini-
Hissettim -yokluğunu-
Bekledim -gelişini-
Öldüm -onsuz-
Hiçbir şey söylemeyecek misin? -dedim-
Yok -dedi-
Haklıydı belki -kendince-
Yaşama umudumu yeniden kazanabilirdim -tek bir cümlesiyle-
Ama -demedi-
Sessizce -bekledi-
Döndü -gitti-
O bunu çok iyi yapardı -gitmeyi-
İyi misin derdi hep
Değildim -bilirdi-
Biliyordu o da -aslında-
Ama -gitti-
Yarım kaldı -cümlelerim-
Kaybettim -hislerimi-
Dolmadı bir daha -boşluklarım-
Sadece -sustum-
Hiç susmuyordum aslında -içimde-
Ama duymadı -hiç kimse-
Anlamadılar, anlamıyorlar -biliyordum-
Anlatsam da -değişmezdi-
Bir kış akşamıydı
Yürüyordum sanırım
Ne düşünüyordum hatırlamıyorum
Hissettiğimi hatırlıyorum
Bir boşluk oluşmuştu içimde
Anlamıyordum
Geçecek sanıyordum
Dolacaktı illa ki
İçinde bir boşluk ile nasıl yaşardı ki insan
Her anın bu hisle geçmesi imkansız -gibiydi-
-dolmadı-
Sen benim en iyi arkadaşımsın
-demeyeli o kadar çok zaman oldu ki-
Aslında hiç dememiş bile olabilirim -bu cümleyi-
Ağlamak ne zor -gelirdi-
-değilmiş-