Çökmüşlükler

İçimizdeki cam kırıkları

İçimizde cam kırıkları biriktirerek büyüyoruz,
Ölüyoruz, ölüme yaklaşıyoruz mu demeliyiz belki de,

Başka hayatların hayallerini kurmanın heyecanı, bir o kadar da gerginliği ile geçiyor zaman,

Bir yaşa geliyorsun ki, artık başka hayatların sadece hayal olarak kalacağından emin oluyor insan,

İçindeki cam kırıklıklarını görmezden geliyor,

Yok sayıyor,

Mutluluğu bulduğunu sandığı en rahat anında derin bir nefes alırken, kalbinde hissettiği dayanılmaz cam kırığı batmasının etkisiyle fark ediyor, kaybettiği yanlarını…

Her bir hayal kırıklığını bir nevi mezar taşı gibi cam kırığı olarak içine gömmüş insanoğlu, çaresizliğinde boğuluyor.

Farklı bir hayat hayal ediyorum” ile başlayan cümlelerin,
Farklı bir hayat hayal ederdim”e dönüştüğü zamanlarda

Simsiyah boyanmış küçük hücresinin duvarlarını farklı renklere boyamaya çalışarak mutlu olacağını sanıyor,

Gerçek şu ki, hiçbir renk hücrene ne bir cam ekliyor ne de duvara çizdiğin kapı, seni dışarıya çıkarıyor.

Boyamayı, çizmeyi de bırakıyorsun bir süre sonra…

Farkındalıklar

Belki de…

Anlayabilirdi belki,
dinleseydi eğer

Belki de kulakları duymaz olmuştu,
egosunun çığırtkanlığı içerisinde

Yenilmez sanıyordu kendini,
ölüme henüz çare bulunamamışken

Kazanıyordu belki,
kaybettiklerini farketmeden

Konuşuyordu durmaksınız,
hayatının anlamsızlığını örtmek için belki de

Kötü değildi aslında,
iyiliğini de yitirmemişti,
kaybettiklerini saklama uğraşıydı tüm bunlar,
kazandıklarının gölgesinde…

Çökmüşlükler

Tekrar eden bir ızdırap ve umut…

Gecenin çukurunda, tam da uykuya dalmanın arefesinde,

ya da her sabahın ilk ışıklarında göz kapaklarımı açma esnasında,

zihnimin ilk misafiri olurdun bir zamanlar,

hayallerim, gözlerime misafir olmanı beklemenin coşkusunu yaşardı,

 

Işığın her gün -aralıksız- geceye yenik düşmesi gibi ızdırap verici,

gün doğumunu beklemenin bayram sabahı heyecanı ve umudu gibiydi sana aşkım

 

Tekrar eden bir ızdırap ve umut…

 

 

İç Sesler

Sen herşeysin Beşiktaş! Seviyorum seni…

Yollarını eskittim,
her sokağına girdim,
her kaldırım taşından geçtim mutlaka
anılarımı gömdüm köşelerine
dostlarımı kazandım,
aşklarımı yitirdim sende,
nargilemin her dumanında biraz kirletsem de havanı
güneşin hiç örtülmedi
kolkola gezdik bazen sokaklarında
bazen de omuz omuza tezahuratlarla
sahilinde sabahladığım da oldu
aynı köşede sabahtan akşamı yaptığım da
şampiyonluğu da kutladım çarşında,
aşkımı da yaşadım
doğduğum günü de kutladım
uykumdan aldım
sokaklarına verdim
sende yürümeye başlamadım ama
senle büyüdüm
senle yaşlanıyorum
çoktur beslediğim martılarını simitle
çoktur sokağında yediğim sucuk ekmekler
dünya nasıl bir yer bilemem ama
sen iyisin,
sen benim ruhumun şekil bulmuş halisin
sen benim kalbim,
ruhum,
düşüncem,
hayallerim,
umutlarım
geçmişim
herşeyimsin Beşiktaş!
Sokağınla,
caddelerinle,
köşelerinle,
boğazınla,
martılarınla,
nargile dumanlarınla,
şampiyonluklarınla,
metin ali feyyazınla
süleyman sebanla,
pascal noumanla..
Ne bir semt?
Ne bir futbol takımı?
Ne bir spor kulübü?
Sen herşeysin Beşiktaş!
Seviyorum seni…

Çökmüşlükler

Havaya cemreler, içime hüzünler düşüyor bugünlerde!

Havaya cemreler, içime hüzünler düşüyor bugünlerde!
Bahar’ı en derinden hissetmek varken,
Sonbahar’ın gittikçe grileşen,  ağaçları öldüren, yaprakları döken, güneşi küstürüp, karanlıkları çöktüren bir virüsü yayılıyor içimde.
Ahmet Kaya çalıyor kulaklarımda, bir “yakarım geceleri” diyor, bir “yitirdim bahçeleri”…

Sahi insanın içindeki bahçeleri yitirmesi ne acı..
O bahçeler değil midir içinde yeşilliği, kuş seslerini, çocuk koşuşturmalarını, salıncakları, uçurtma uçurmaları barındıran?

Sonbahar çöküyor,
Umut beslemek varken, her yeni sigaramda biraz daha katran biriktiriyorum içimde…

Umutlarımı toprağa gömdüm,
Uzandım üzerine,
Gittikçe grileşen içimde şarkılar mırıldandım,

 

“Denizlerde dalgalandım taşları oymak için
Doruklara sevdalandım ışığa doymak için
Irmaklarda durulandım dağları duymak için

Şarkılar gelir geçer bir heceden bir heceye
Yüreğim yare yare yankılanır bin acıya
Gün olur ufalanır karanlıklar bin parçaya
Gün olur ufalanır karanlıklar bin parçaya

Ahmet Kaya”

 

Sonbahar’ın her bir yağmur damlası toprağı doyuruyor,
Gömdüğüm umutlarımı filizlerindiriyordu,
Ben bilmeden…

Bir gün…
Güneşin yakıcı ışıkları altında uyandım uykumdan,
Yemyeşil kaplamış her yeri umutlarım,
Kuşlara selam etmiş,
Cıvıltılar sarmıştı bahçemi…