İçimizde cam kırıkları biriktirerek büyüyoruz,
Ölüyoruz, ölüme yaklaşıyoruz mu demeliyiz belki de,
Başka hayatların hayallerini kurmanın heyecanı, bir o kadar da gerginliği ile geçiyor zaman,
Bir yaşa geliyorsun ki, artık başka hayatların sadece hayal olarak kalacağından emin oluyor insan,
İçindeki cam kırıklıklarını görmezden geliyor,
Yok sayıyor,
Mutluluğu bulduğunu sandığı en rahat anında derin bir nefes alırken, kalbinde hissettiği dayanılmaz cam kırığı batmasının etkisiyle fark ediyor, kaybettiği yanlarını…
Her bir hayal kırıklığını bir nevi mezar taşı gibi cam kırığı olarak içine gömmüş insanoğlu, çaresizliğinde boğuluyor.
Farklı bir hayat hayal ediyorum” ile başlayan cümlelerin,
Farklı bir hayat hayal ederdim”e dönüştüğü zamanlarda
Simsiyah boyanmış küçük hücresinin duvarlarını farklı renklere boyamaya çalışarak mutlu olacağını sanıyor,
Gerçek şu ki, hiçbir renk hücrene ne bir cam ekliyor ne de duvara çizdiğin kapı, seni dışarıya çıkarıyor.
Boyamayı, çizmeyi de bırakıyorsun bir süre sonra…