Farkındalıklar

2017 Biterken, 2018’e Hoş Geldin Derken…

2017 biterken;

Bu yıl kaç kişinin hayatına dokundun?
Karşılıksız emek gösterdiklerin az mı çok mu?
Ne kadar gülümsedin?
Ne kadar hayal ettin?
Kaç sabah mutlu uyandın?
Kaç kitap okudun?
Kaç yeni yer keşfettin?
Kaç sabah gündoğumunu izledin?
Kaç akşam üzeri deniz kıyısında el ele yürüdün?
Kaç kere derin bir nefes çekip, şükrettin?
Kaç kere teşekkür ettin?
Kaç kere özür diledin?
Kaç kere yaşadın bu hayatı?

Çökmüşlükler

Bugün de iyi bir insan olamadık!

Bugün de iyi bir insan olamadık,
Ne kadar günah varsa koyduk kefemize
Ruhumuza iyi gelecek ne varsa kafamızı diğer tarafa çevirdik
Bedenimizi doyurduk bugünde

Ruhumuz o kadar aç ki, bedenden umudu kesmiş gibi
Farklı rotaları gözlüyor
Bir umut ya yaşamak
Belki yarın iyi bir insan olur muyuz?

Farkındalıklar

Hayallerim, gerçeğimdi… Gerçeğimse azaltmaya çalıştığım bir yüktü sırtımda.

Hayalleri, sahip olduklarıma tercih ettiğim bir yaşama sahibim
İş, eş, ünvan, para, tatil, ev, araba ve daha nice sayamadıklarım
Hiçbiri hayallerim kadar mutlu etmedi
Hayallerimdeki mükemmelliğe ulaşamadılar

Aslında ulaşamayan onlar da değildi
Ben hayallerime ulaştıkça, hayallerimin ötesini gördüm
Issız dağlar içerisinden geçen, uzun yolların izini süren bir trende geçtiğim köyleri güzel hayallerle izler gibiydim;
Köyün kahvesinde oturdum, yaşlılarıyla çay içtim
en organiğinden yaptım kahvaltımı
pazartesiyi yatarak geçirdim, kimse kalk işe git demedi
0,75 TL çaya verdiğim bir yerde büyük paralar kazanmanın ne anlamı vardı ki?
Çay varsa sorun yoktu bizim hayatımızda…
Toprakla uğraştım biraz,
Köy düğününde oynadım
Hayallerimde….

Ama hiçbir zaman yaşamadım oralarda,
İkinci bir Pazartesi’de işimi özleyecek duruma gelmedim
Yaşlıların sıkıcı olduğunu hissetmedim,

Yaşamak bu ya, sahip oldukların ilk heyecanı vermiyor bir daha,
başlıyor o zaman üzerine yüklenmeye…
Hiçbir hayalimi sırtıma yük yapmadım,
Hayallerimi sevdim, bazılarını gerçeklemedim,
Heyecanını yitirecek bir gerçektense beni ateşleyen bir hayal olarak bıraktım hep

Ben en büyük aşkları hayallerimde bıraktım
Beni hiç tanımayan insanlarla Paris’i gezdim
Barcelona’nın sokaklarında el el dolaştım
Onlar bilmez! Ben elime aldığım gitarımla kaç kez aşk şarkıları söyledim onlara..

Hiç kimsenin sahip olamayacağı arkadaşlarım oldu benim
Bazen bir kitaptı aracılık eden sohbetimize
Bazen de bir rüya…

Hayallerim, gerçeğimdi… Gerçeğimse azaltmaya çalıştığım bir yüktü sırtımda.

İç Sesler

Üzerime düşen yağmur değil, yüreğime Sonbahar yağıyor

Henüz Eylül’ü kabullenememişken, Ekim olmuş takvimler,
Sonbahar’ın griliği sarıyor ruhumu
Gittikçe kahverengileşen her yeşil yaprak ölümü hatırlatıyor
Üzerime düşen yağmur değil, yüreğime Sonbahar yağıyor

Ve ben yine!
Oysa ki hiç de bulunmamışken Ege –bu aylarda,

sanki hep,
tam da bu aylarda,
Ege’de
küçük bir sahil köyünde
yaşıyormuş gibi hissediyorum.

Kıyıdaki,
ucu yılların yüküne boyun eğmiş,
denizle bütünleşip,
suyun altında kalmış
o küçük iskeleye bağladığım tekneme atlıyorum

Hava sanki bir Yaz sabahı gibi aydınlık,
başımı çevirsem, sabahın ilk saatlerini suya atlayarak kutlayan insanları görebileceğim gibi
Gökyüzünü her an rengarenk paraşütler sarabilir

Ben iyice açılmışken sahilden,
Hiç birisi olmayacak bilsem de,
İçimde sanki bir Yaz heyecanı varmışçasına uzaklaşıyorum sahilden

Denizin ortasında buluyorum kendimi,
Balıklarla sohbet ediyor,
Işıltısıyla suya parıltı katan denizkızını selamlıyorum

Bazen bir Yunus geliyor buluşmalarımıza,
bazen en sadık dostlarım kefaller ile geçiyor günümüz,

Deniz evimdir benim,
Yaz ise nefesim.

İşte tam da gri bir Ekim günü
İstanbul’un denize uzak bir kesiminde,
Evsiz ve zor nefes alır şekilde yaşamaya tutunurken

Hayallerim bazen üzerimde baraka,
bazense yetmediği zamanlarda nefes bana

Farkındalıklar

Yalnızlığı çok büyüttük gözümüzde,

Yalnızlığı çok büyüttük gözümüzde,
sonsuz bir uçurumun kenarında sanmamalıydık kendimizi
ya da kızgın güneşin altında bir çölde kaybolmuşluk hissi kaplamamalıydı içimizi

Doğumdan ölüme uzayan ince çizginin üzerindeki duraklardı diğer insanlar
bazen çok sevip bir gece daha kaldık bazılarında
bazen de hiç beklemeden hızlıca yola devam ettik.

Hiçbir zaman yolun kendisi duraklar olmadı, olmayacak da
Yolun kendisi ruhumuzdu, sıska bir bedene saklanmış olan

Bir gün yol bitecek ve sonsuz bir yola götürecekti bizi,

Yalnızlığı çok büyüttük gözümüzde,
Bedenle ruhun arasında tek bir şeye dahi yer yoktu
Boşluk da yoktu aslında

Kirlendi insan,
Kirlendikçe ruhundan kaçtı,
Öyle çok kaçtı ki, ruhu ile arasına başka insanlar alarak örtmeye çalıştı kirlenmişliğini…