Farkındalıklar

Düzenli hayat mutsuz eder!

Düzenli hayat mutsuz eder!

Neden mi? Düzen bu şekilde kurulmuş çünkü,
İnsanların en çok para harcadığı zamanlar mutsuz oldukları ve çok mutlu oldukları anlardır.

Bu nedenle sistem sizi sürekli mutsuzlukla çok mutlu hissetmek arasında mekik dokuyan bir döngüye sokar.

Siz hiçbir zaman sürekli mutlu kalamazsınız, çünkü halinizden memnun hale geldiğinizde her şey tam gözükür, gereksiz harcamalara para ayırmazsınız.

Ancak çok mutlu hissettiğinizde bir şeyleri hakettiğinizi düşünür satın alırsınız, mutsuz olduğunuzda da üstünü örtmek için…

Bu yüzden düzenli bir hayata karşı olun! Düzenin içerisindeki düzensizlikle kendinize sürekli mutlu kalabildiğiniz bir yaşam çizmeye çalışın.

Bazenler, Çökmüşlükler

Neden yazdıklarımın ucu hep ölüme dokunuyor?

bazen öyle sancılar giriyor ki yüreğime,
korkuyorum,
korktukça artıyor,
arttıkça korkuyorum,
ellerim titriyor,
nabzım yükseliyor,
başım dönüyor,
kaç geceyi acilde aldım kalp krizleri geçirmeler yaşarken,
hiçbir şey yoklar koydum cebime,
bir sonraki anlamsız sancılara kadar,
Her iyi anımda alıştım derken,
her sancıda bu sefer öleceğimler basıyor zihnimi
Ta ki o her şey olması gerektiği zamanda, olana kadar….

neden yazdıklarımın ucu hep ölüme dokunuyor?

Zamanlar

Ulaştığın her şey sıradanlaşır hayatında…

Yolda olmak güzel,
Sevip de kavuşmayı beklemek, hayaller kurmak güzel,
Filmin nasıl biteceğini merak etmek güzel,
Şampiyonluğa giden yolda geçirilen her dakika, çıkılan her maç güzel,

Hayatta her isteğe uzanan yol güzel…

Ulaştığında merakların biter, heyecanların azalır, mutlu olursun ama çok da uzun sürmez,

Siz hiç çalışılan süreçten uzun bir kutlama yaşadınız mı?
Ya da filmin kendisinden uzun bir final sahnesi? Ah o zaman final sahnesi olmazdı dimi?

Yol biter ve sonra “şimdi ne olacak?” der başka bir yola girersin…

Ulaştığın her şey sıradanlaşır hayatında, başarılan her hedef önemini kaybeder, bir yenisine bırakır değerini….

İşte böyle, her şey ulaşana kadar değerli hayatımızda…

Hal böyleyken neden ulaşmak uğruna yolun kıymetini bilmez ki insan?

Ulaştığında yaşayacağı 5 dakikalık mutluluk için günlerini neden stresle ve mutsuzlukla geçirir?

Sizi kollarıyla saracak sımsıcak bir dost arıyorsanız, o da “şu an”dır!

Bazenler

Gecelerin ardındaki güneşi görüyorum bazen…

Gecelerin ardındaki güneşi görüyorum bazen, o kadar ışıltılı ki, hiçbir gündüz karşılaştırılamaz onunla,

Bazen de gündüzüme öyle karanlıklar çöküyor ki, kara bulutların ayı kapattığı bir gecede, çölün ortasında kalmış, yolunu bulamayan birine dönüşüyorum.

Hangisi gerçek? Bunu arayarak geçirdim uzunca yılları… Gerçek olan, ışıltıların geceleri dahi aydınlattığı bir hayat mı, yoksa çölün ortasındaki kayıp ruh hali mi?

Sonra bir gün anladım ki hayat bu ikisini de içeriyor, biri diğerini saf dışı edemiyor.

Sonra öğrenmeye ve uygulamaya başladım,

Işıltılı zamanlardan bir tutam cebime koydum, karanlıklardan da aldım biraz,

Işıltıya karanlık ektim, karanlıkta cebimdeki ışıltıyı çıkardım, ikisini de kolaylaştırdım,

Cebimdeki karanlık ışıltının geçebileceğini hatırlattı bana hep, karanlıkta cebimden çıkardığım ışıltı ise yolu az da olsa görebilmemi sağladı…

Bazenler

Yeni mutlu etse de insanı, eskidir hayatı değerli kılan,

Özlem duyulur mu hiç geleceğe
Beklenir mi geçmiş?
Umut varsa eğer içinde,
Hayalini kuruyorsan bazı anların..
Karşılaşmak istiyorsan yine o tahta pencerenin altında
Yaşamak istiyorsan yeniden
Geçmiş de gelecek de o andadır,
Hem bekler, hem özlersin,
Sorarsın kendine, acaba yine o beyaz gömleğiyle mi gelir diye,
Çok istersin,
Aynı olmalı çünkü her şey o an yaşanırken,
Belki de hiç gelmeyecektir,
Düşünmezsin bunu… Hayal ederken!

Bazen karnına bir ağrı saplanır,
Hiç gelmeyeceğini düşünürsün,
Belki o beyaz gömleği hala giyiyordur,
O tahta pencerenin önünden de geçmiştir çok defa
Belki de saatlerce beklediğin günün hemen ertesinde sabahında!
Sorduğun sorulara cevap arasın kafanda,
Aslında onca soru tek bir cevaba çıkar,
Cevabı bulma çabasıdır o sorular,
Bazen umut, bazen acı kaplatır içini,
Aslında soruların cevaba götürmeyeceğini de bilirsin,
Ama hiçbir şey yapmamanın verdiği acıya dayanamazsın,

Çok hata yaptım dersin kendine,
O tahta pencerenin önünde hiç bırakmayacaktın onu,
Dünya bir çığlık olmuşken, seni sağır eden sesi susturmanın tek yolu o iken,
Alışmayı seçmemeliydin,
Yeni mutlu etse de insanı, eskidir hayatı değerli kılan,

Sen sen ol dostum, eskiyi kaybetme,
Bazen bir gülüş, bazen bir sevinç, bazen çocukluğun en acısı da bazen hayatının orada saklı olduğunu anlarsın kaybedince…

Hayat bir.. İkinci bir ruh verilmez insana, sen unuttuğunu zannedersin, alıştın zannedersin, yeni bir sen hissedersin..

En beklenmedik anda gelir varlığın, o zaman anlarsın, güzel bir rüyada olduğunu…

Gerçeğe dönersin, kendine dönersin…

Ah! diyorsan ki, peki şimdi ne olacak…

Güçlü ol dostum! Acı verici olacak her şey…
Galataya bakarken garsona tek çay söylerken acıtacak seni hayat,
Karaköyde tek balık ekmek söylerken girecek karnına ağrılar,
Vapur’da martıları koştururken peşinden, simidin çabuk bitmediğinde anlayacaksın,
Her iş çıkışında yürürken emirganda.. Gelecek aklına..

Hazırlığını yap dostum, kendini buldun işte! Onu yeniden kaybetmemek istiyorsan, acı bir süreçten geçmek zorundasın.

Hiç istemeye de bilirsin bunları… Rüyalara dalabilirsin…

Ama hayat er ya da geç kendinle buluşturacak seni..

Son nefesinde kendine helal et diyemeden gitme bu dünyadan!

Barış, affet, yeniden sev, birlikte yaşamayı öğren kendinle.

İşte o zaman belki o tahta pencerenin altında her şey eskisi gibi olur, beyaz gömleğiyle gelir, gitmez, gitmezsin…

Sana son söz dostum! Kabullenmen gerek çok acı var…
Ama acı olmasaydı o tahta pencerenin altı bu kadar güzel olmazdı…

Sen iyisi mi, acıyı da güzeli de kefene koy! Her ikisi de senin için. Ama en önemlisi kendine sahip çık, ona dikkat et!

Şiirler

İşte tam da böyle bir gecede ayrılmalıydık sevgili

İşte tam da böyle bir gecede ayrılmalıydık sevgili,
Gök delinmeli, melekler göz yaşı dökmeliydi,
İnatla şimşekler çakmalı, vazgeçirmek istemeliydi bizi,
Korkutmalı, ürkütmeliydi gök gürültüsü

İşte tam da böyle bir gecede ayrılmalıydık sevgili
Tüm İstanbul merak etmeliydi sel olan yağmurun sebebini
Islanmalıydı herkes, hissetmeli, paylaşmalıydı insanlar üzüntümüzü
Ağlamalıydı çocuklar çakan şimşeklerin korkusuyla

İşte tam da böyle bir gecede ayrılmalıydık sevgili,
Sel almalıydı tüm şehri, anılarımızı silmeliydi
Dokunduğumuz her yerden silinmeliydi parmak izlerimiz,
Yıkım olmalı, yarın yeniden doğmalıydı bu şehir,

İşte tam da böyle bir gecede ayrılmalıydık sevgili,
Yıldırımlar inmeliydi anılarılarımıza,
Suların silemediği anıları, yıldırımlar silmeliydi,
Tuz buz olmalıydı tüm anılarımız, yaşanmamış bir hal almalıydı

İşte tam da böyle bir gecede ayrılmalıydık sevgili,
Denizler dalgalanmalı, köpürmeliydi, vurmalıydı kayalıklara tüm kızgınlığıyla,
Ağaçlar devrilmeliydi rüzgardan, yapraklar solmalıydı, Sonbahar iyice çökmeliydi şehre,
Her şey ölmeliydi, yarın doğacak ilkbahara uyanmak için,

İşte tam da böyle bir gecede ayrılmalıydık sevgili,
Elektrikler kesilmeli, karanlıklar baslıydı şehri,
Şimşekler aydınlatmalıydı,
Korkmalı, göz yaşı dökmeliydi herkes,

İşte tam da böyle bir gecede ayrıldık senle sevgili,
Bütün bu felaketleri yaşadım yüreğimde, hissettim
Öldüm yeniden uyanmayı bekleyerek,
Senin canın sağolsun, mutlu ol!