Tüm kurallar yazılmış,
çerçevelerimiz belirlenmiş
pencerelerimiz bile bakacağı yere göre konulmuş
gözlerimiz ne görüyorsa istenileni
ne hissediyorsak dayatılanı
Adımızı bile başkası koyuyor,
Namık olmak isterdim belki ben,
Ya da okula gitmek yerine sörf öğrenmeyi,
Bir gün, tam da gün ışığının cama vurmaya başladığı sabahın en sevimli anlarında
Pencerenin görünen kısmı umut bağlamasa da içimde,
Görmediğim kısımların merakı alev oldu yüreğimde
Dur dedim olum Namık!(kimse bilmez ben Namık derdim kendime)
Kurallar, dayatmalar, ahlaklar, akıllar, fikirler…
Sorgulamayı yasaklayanlar sana yüreğindeki yangını gerçeklemeye izin verir mi?
Beyin durdurabilir mi kalbin sesini!
Çıkamazsan bu tek pencere odadan en kötü yanarsın,
Ama kalmak istersen, sen yanmazsın da için yanar, yüreğin yanar be Namık!
İşte o sabahın en sevimli anlarında yüreğimdeki ateşi verdim, tek pencere odaya!
Oda yandı, geçmişimi kül yapıp savurdum, çıktım!
Tek göz pencerede bana göstermediklerini gördüm,
Dediler yakıyor kendini, aman ha bizi de yakmasın, tutuverin,
Dedim benim adım Namık, ismi Namık olandan zarar gelir mi?
Deli sandılar Namık deyince,
Ama Namık’tım, eski ben değildim, özgürdüm, hürdüm,
Dayatılan kuralların,
Tek göz pencerelerin,
Kulağımıza söylenen saçma isimlerimizin ötesinde,
Onlarca belki deli, belki kötü, belki tehlikeli
Ama Namık’tım ben!
İsmi Namık olandan zarar gelir mi hiç?
Yorum Yok