Browsing Category

Bazenler

Bazenler

Gecelerin ardındaki güneşi görüyorum bazen…

Gecelerin ardındaki güneşi görüyorum bazen, o kadar ışıltılı ki, hiçbir gündüz karşılaştırılamaz onunla,

Bazen de gündüzüme öyle karanlıklar çöküyor ki, kara bulutların ayı kapattığı bir gecede, çölün ortasında kalmış, yolunu bulamayan birine dönüşüyorum.

Hangisi gerçek? Bunu arayarak geçirdim uzunca yılları… Gerçek olan, ışıltıların geceleri dahi aydınlattığı bir hayat mı, yoksa çölün ortasındaki kayıp ruh hali mi?

Sonra bir gün anladım ki hayat bu ikisini de içeriyor, biri diğerini saf dışı edemiyor.

Sonra öğrenmeye ve uygulamaya başladım,

Işıltılı zamanlardan bir tutam cebime koydum, karanlıklardan da aldım biraz,

Işıltıya karanlık ektim, karanlıkta cebimdeki ışıltıyı çıkardım, ikisini de kolaylaştırdım,

Cebimdeki karanlık ışıltının geçebileceğini hatırlattı bana hep, karanlıkta cebimden çıkardığım ışıltı ise yolu az da olsa görebilmemi sağladı…

Bazenler

Yeni mutlu etse de insanı, eskidir hayatı değerli kılan,

Özlem duyulur mu hiç geleceğe
Beklenir mi geçmiş?
Umut varsa eğer içinde,
Hayalini kuruyorsan bazı anların..
Karşılaşmak istiyorsan yine o tahta pencerenin altında
Yaşamak istiyorsan yeniden
Geçmiş de gelecek de o andadır,
Hem bekler, hem özlersin,
Sorarsın kendine, acaba yine o beyaz gömleğiyle mi gelir diye,
Çok istersin,
Aynı olmalı çünkü her şey o an yaşanırken,
Belki de hiç gelmeyecektir,
Düşünmezsin bunu… Hayal ederken!

Bazen karnına bir ağrı saplanır,
Hiç gelmeyeceğini düşünürsün,
Belki o beyaz gömleği hala giyiyordur,
O tahta pencerenin önünden de geçmiştir çok defa
Belki de saatlerce beklediğin günün hemen ertesinde sabahında!
Sorduğun sorulara cevap arasın kafanda,
Aslında onca soru tek bir cevaba çıkar,
Cevabı bulma çabasıdır o sorular,
Bazen umut, bazen acı kaplatır içini,
Aslında soruların cevaba götürmeyeceğini de bilirsin,
Ama hiçbir şey yapmamanın verdiği acıya dayanamazsın,

Çok hata yaptım dersin kendine,
O tahta pencerenin önünde hiç bırakmayacaktın onu,
Dünya bir çığlık olmuşken, seni sağır eden sesi susturmanın tek yolu o iken,
Alışmayı seçmemeliydin,
Yeni mutlu etse de insanı, eskidir hayatı değerli kılan,

Sen sen ol dostum, eskiyi kaybetme,
Bazen bir gülüş, bazen bir sevinç, bazen çocukluğun en acısı da bazen hayatının orada saklı olduğunu anlarsın kaybedince…

Hayat bir.. İkinci bir ruh verilmez insana, sen unuttuğunu zannedersin, alıştın zannedersin, yeni bir sen hissedersin..

En beklenmedik anda gelir varlığın, o zaman anlarsın, güzel bir rüyada olduğunu…

Gerçeğe dönersin, kendine dönersin…

Ah! diyorsan ki, peki şimdi ne olacak…

Güçlü ol dostum! Acı verici olacak her şey…
Galataya bakarken garsona tek çay söylerken acıtacak seni hayat,
Karaköyde tek balık ekmek söylerken girecek karnına ağrılar,
Vapur’da martıları koştururken peşinden, simidin çabuk bitmediğinde anlayacaksın,
Her iş çıkışında yürürken emirganda.. Gelecek aklına..

Hazırlığını yap dostum, kendini buldun işte! Onu yeniden kaybetmemek istiyorsan, acı bir süreçten geçmek zorundasın.

Hiç istemeye de bilirsin bunları… Rüyalara dalabilirsin…

Ama hayat er ya da geç kendinle buluşturacak seni..

Son nefesinde kendine helal et diyemeden gitme bu dünyadan!

Barış, affet, yeniden sev, birlikte yaşamayı öğren kendinle.

İşte o zaman belki o tahta pencerenin altında her şey eskisi gibi olur, beyaz gömleğiyle gelir, gitmez, gitmezsin…

Sana son söz dostum! Kabullenmen gerek çok acı var…
Ama acı olmasaydı o tahta pencerenin altı bu kadar güzel olmazdı…

Sen iyisi mi, acıyı da güzeli de kefene koy! Her ikisi de senin için. Ama en önemlisi kendine sahip çık, ona dikkat et!