Ben bu dünyaya yolculuk etmeye geldim
Eski zamanlarda yaşamış olsaydım eğer Likya’dan geçerdi yolum
Kayaköy civarında yaşardım
Dağın ne aşağısı ne de yukarılarında ortasında bir yerde olurdu evim
Gökyüzünü de yakından izler, düzlüklere de inerdim hızlıca
Antik tiyartoda geçerdi belki günlerim
Kuşların sesleriyle arkadaşlık ederdim
Deniz olurdu ikinci evim
Gider günlerce dönmezdim oradan
Balıklarla sohbet eder, kuşların uçuşuna imrenirdik
Biri gözyüzünün, biri denizin, bense karanın, yani sonsuzluğun içerisinde kendi küçük bölgemizden çok da ayrılmazdık
Birbirimizi tanımanın verdiği sarhoşluğu yaşardık
Tahtalardan küçük bir kayık yapardım kendime
Açılırdım denizde biraz
O sonsuz maviliğin içerisinde olan bitenleri biraz daha yakından görebilmek için
Hiç görmediğim balıklarla selamlaşır, yeni arkadaşlıklar edinirdik
Güneşin en yakıcı sıcaklığı eşlik ederdi bize
Şikayet etmezdik,
Zaman kavramınca çok kısa, bize çok uzun gelen kış günlerinde çok özlerdik bu yakıcılığı
Ben bu dünyaya yolculuk etmeye geldim
Eski zamanlarda yaşamış olsaydım eğer Likya’dan geçerdi yolum
İç Sesler
Yorum Yok